24 Eylül 2013 Salı

BEŞİKTAŞ'I İMHA PLANI / HALDUN DOMAÇ YAZIYOR


Beşiktaş Galatasaray maçında Olimpiyat stadı zeminine giren 400-500 kişiyi görünce aklıma o ünlü söz geldi: “Siz beni dostlarımdan koruyor, ben düşmanlarımla baş ederim.”

Durum aynen böyle;  Beşiktaş dostları tarafından vuruldu. Bir bakıma imha planını Beşiktaş’a gönül verdiğini söyleyen taraftarlar yaptı.
Ancak sakın; “Bunlar gerçek Beşiktaş taraftarı olamaz” diye koruma altına alınmasın.
Evet, onlar da Beşiktaş taraftarı. Kendini bilmez, yaptığı işin nereye varacağını hesaplamaz, sorumsuz, kontrolsüz, sürü psikolojisiyle hareket eden bir grup Beşiktaş taraftarı…
İşin siyasi boyutu, tahrik ve provokasyon kısmı; polis, adliye, istihbarat işi… Buna karşın konuyu birkaç kendini bilmez boyutuyla Fikret Orman’ın da söylediği gibi, “Akşam gözaltı, sabah gün ışığı” şeklinde finalize etmemek gerekir.
Türkiye’de bu tür olaylar karşısında yönetimlerin yaptığı hatayı Beşiktaş yönetimi sakın yapmasın ve bu bir milat olsun.
Şimdi gelelim diğer konulara… Bu kişiler Beşiktaş’ı imha etmiştir. Onların verdiği zarara da bir göz atalım. Maç yarıda kaldı. Oysa son iki dakikada Beşiktaş bir serbest vuruş kullanıyordu. Bu pozisyonun golle sonuçlanmayacağını kim garanti edebilirdi? Maç o golle sonuçlanabilirdi, oysa büyük olasılıkla şimdi 3-0 hükmen olacak. Olası bir eşitlikle iki averaj da Galatasaray’ın yanında olacak.
Beşiktaş’ın kaç maç seyircisiz oynayacağı belli değil ama önceki örnekler 6 maç civarını işaret ediyor. Hem maddi kazanç uçtu gitti, hem manevi destek ile seyircinin itici gücü… Verilecek para cezası da cabası…
Bitmedi… Biliç’in sahadan atılması demek birkaç maç kenarda takımı yönetemeyecek anlamına geliyor. (Tabi Terim’e yapılan gibi erteleme olmazsa…) Moral olarak yıkım ise; işin KDV’si…
Bunlar kale direklerinde fotoğraf çektirip, güvenlik kovalamayı marifet sayan, kendilerini delikanlı görenlerin oluşturduğu ağır fatura…
Tabi bunlara bakıp diğer unsurları atlamayacağız. Hakemin yönetiminde kesinlikle hatalar var. Ancak bu maçta olanlar bugüne kadar ne ilk ne de son olacak. Her hatalı hakem kararında saha girip, maçı tatil ettirirseniz, bu yanlış ağır bedeller getirir, unutmamalı…
Biliç’i ıskalamayalım. Maçın başında hakeme yaptığı gözlük sahadan atılmasını gerektiriyor ama Fırat Aydınus idare etti. Fernandes’in iki kere alkışından biri sarı, diğeri hoşgörü oldu. Aydınus bunu da idare etti. Tıpkı Burak’ın elle oynaması, Melo ve Veli’nin Aydınus hoşgörüsüyle oyunda kalması gibi…Melo’nun forma tahriki de bir Melo klasiğiydi…
Gelelim teknik detaylara. Yine Biliç… İlk yarıda mükemmel idare ettiği takımının ikinci yarıda yaslanmasına engel olamadı. Muhammed’i oynatma isteğine şapka çıkarıyorum ama kurtarıcı olarak sahaya sürülmesi yanlıştı. Oysa Olcay-Necip değişikliği daha isabetli olurdu.
Galatasaray nasıl kazandı? Fatih Hoca maça hatalı başladı. Bir türlü verim alamadığı kanatsız oyunu tercih ederek, oyunu merkeze sıkıştırdı, bunun sonucu Veli ve Atiba ilk yarıda yıldızlaştı. İkinci topları Fernandes’le buluşturan Beşiktaş ilk yarıyı domine etti.
Terim ikinci yarıya Engin-Bruma değişikliği ile başlayınca tablo değişti. Engin ilk yarının iyisiydi ama Bruma’nın kurbanı oldu. Bu durumda Galatasaray oyuna genişlik kazandırdı. Sabri de sağdan bindirmeye başlayınca, kontrol Galatasaray’a geçti.
Maç öncesinde görüşlerimizi soran herkese Sivok-Escude ikilisinin Drogba karşısında test edileceğini vurgulamıştık. Nitekim bu test ikinci yarıda gerçekleşti ve ikili sınıfta kaldı. Sakat Drogba“Yıldızlı Pekiyi” ile sadece kendisi sınıfı geçmedi, Galatasaray ve Burak’ı da sırat köprüsünden geçirdi.
Teknik anlamda Beşiktaş ikinci yarıda Galatasaray’ın kalitesi karşısında yetersiz kaldı. Takım özelliğini kaybetti, yardımlaşmayı unuttu, doğaçlama oynamaya başladı ve Galatasaray’ın üstünlüğüne boyun eğdi.
Sonuçta Beşiktaş bir maç ve 3 puandan fazlasını kaybetti. Galatasaray ise bir maç ve 3 puandan çok fazlasını kazandı. Bu sonuca sağduyulu Beşiktaş taraftarı muhakkak üzüldü. Peki, sahada olanlar? Onların kına yakması lazım diyeceğim, Spor Bakanı Suat Kılıç, kaybettiğimiz Olimpiyat adaylığı sırasında kına stoklarının tükendiğini söylemişti onu hatırladım.
Sahi biz 15 gün önce olimpiyatları almaya çalışıyorduk. Acaba bu konuda oy kullanan IOC üyeleri bu görüntüleri izledikten sonra ne düşünmüştür acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder